Düşünceleri zorlamak ya da kabul görmüş görüşlerden uzaklaşmak diyebiliriz siyah ışığı düşünmeye başladığımızda. Var olması imkansız gibi geliyor ilk bakışta. Belki de en güçlü ışık türüdür siyah ışık, bizim yaktığımız ışıklar ya da keşfettiklerimiz sadece cılız bir ışıktır. bizim ışıklarımız söndüğünde o yine tüm gücüyle bastırıyordur kendi ışığını. Fantastik bir film senaryosu bile olabilir aslında. Kahramanımızın elinde siyah ışık saçan bir fener olsa. Hatta arabasında daha büyük bir yansıtıcılı olanından. Nereye tutsa orası karanlık oluyor başka bir deyişle bizim bildiğimiz tüm ışık kaynaklarının ışığını kesmiş gibi. simsiyah karanlık bir ortam yapıyor. Herhalde kolayca kaçabilirdi ışığın oluşturduğu siyah koridorda, ya da insanları ürküten bir karanlık nereye gideceğini bilemediği bir karanlık, bildiğiniz tüm ışıklardan farklı bildiğimiz tüm karanlıktan farklı. Gözlerimizin bile alışamadığı bir siyah ışıksa bu acaba gözlerimiz kapandığında gördüğümüz gerçek siyah mı, ya da gerçek karanlık mı yoksa daha karanlık bir renk var mı? bizim tahmin bile edemediğimiz.
Bir de düşünsek karanlık siyah mıdır. Işığın yokluğu mudur siyah ışık. O zaman dünyamızı kaplayan bir karanlık mı vardır. Eğer ışık kaynakları olmasaydı hep siyah mı kalacaktı dünyamız. O zaman bu bir mimarın yaptığı bir yapıya burası karanlık olur diye bir aydınlatma koyması gibi, güneş de dünyamız için bir ışık kaynağı değil midir. Güneş kendi kendine mi düşündü, ben ışık saçayım da dünya aydınlansın diye. Bu da bir yaratıcının kanıtı değil midir. Karanlığın varlığını bilen ve ışığın yararını bilen.
Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder